''Bir Doğum Belgem Vardı, Onu da Kaybettim.'' / YERSİZ YURTSUZ FİLMİ HAKKINDA UFAK BİR İNCELEME

 

    Orijinal adıyla Sans Toit Ni Loi, Agnes Varda'nın 1985 yapımı ödüllü Fransız filmi. 
    Türkçe'ye Çatısız Kuralsız ve Yersiz Yurtsuz isimleri ile çevrilen film, izlemeye başlamadan önce sert konusu itibariyle ben bu filmi izleyebilir miyim diye düşündüren türden, durağan ilerleyen bir yol filmi. Birçok açıdan uzun uzun yorumlanmaya açık olduğunu düşündüğüm  ve başarılı bulduğum bu yapıt, vurguladığı özgürlük, seçim, yalnızlık, ilişkisellik, anlam ve ölüm gibi varoluşsal temalar ele alınarak izlendiğinde derin düşüncelere dalmanıza sebep olabilecek hatta zaman zaman Mona'ya bir parça yakın hissetmenizi sağlayacak bir film olmasına rağmen sık sık  ''Hayır Mona, bir yerde bu yola son vermelisin. '' dedirten türden.

    Film ana karakter Mona'nın bir hendekte ölüsünün gösterildiği sahne ile başlayan ve sonrasında onun kısacık(!) serüveninde bir şekilde ona denk gelmiş insanların yorumları ve anıları ile devam ettirilen sıradan bir film gibi başlıyor. Tanımadığımız bir  insanın öldüğünü bilmek, bize ne ifade eder ki? Bir insanın öldüğünü bilmek, onun için dünyanın, onun dünyası'nın son bulduğunu bilmek... Film, bu mesajı sert bir şekilde yüzünüze vurarak başlıyor. 

    Doğum ve ölüm, hayatta kesinliğinden emin olabildiğimiz belki de tek gerçeklikler diyerek sert bir şekilde ben de devam edeyim. Doğmak, hayata ilk adımı atmak, seçilmemiş bir seçim misali ama ya ölmek? Ölmek ne, ölmek nasıl bir şey, ne şekilde ve nasıl öleceğim, eğer seçilmiş bir ölüm değilse, bunları yaşarken kendimiz için bilemeyeceğiz. O halde ölüm nasıl kesinliğinden emin olabildiğimiz bir şey olabilir sorusu geliyor akla... Ölüm, kendi ölümümüz, günün birinde gerçekleşeceği kesin olan belki de tek şey. Bu özelliği ile ölüm, çoğu insanda, ortaya koyduğu sonluluk ile inanılmaz kaygı uyandıran ama bir gün son kez nefes alacağım, son kez kalbim atacak, son kez, son kez... gerçeğini hatırlayarak yaşandığında çok işlevsel ve varoluşsal bir kavram.

    Filme dönecek olursak Mona'yı tanımıyoruz, film boyunca da, film bittikten sonra da tanıyamıyoruz, en azından benim için öyle oldu. Nereye gidiyor Mona? Nereden geldi Mona? Film boyunca Mona'nın nereden geldiği, nereye gittiği, ailesinin kim olduğu vb. şeylere pek odaklanılmıyor ve kesinlik vurgulanmıyor. Mona, elbette bu konularda yeri geldikçe iletişim kurduğu insanlara ufak tefek bilgiler veriyor ama film ve ana karakter, bunların doğruluğunu da çok güzel sorgulatıyor. Hatta filmin benim için çok çarpıcı olan bir kesitinde Mona, kim olduğunu soran kendisi gibi bir evsize, hiçbir şeyinin olmadığını, sadece bir doğum belgesinin olduğunu, onu da yoldayken kaybettiğini ifade ediyor. Mona'nın belki o an farkında olmasa da kesinliğinden emin olduğu tek şey doğduğu sanırım...

    Mona, bir noktaya kadar seçebildiği yalnızlığı ile özgürce yola durmadan devam etmek istiyor, ta ki ölene kadar. Bunu söylemiş olmam spoiler yediğiniz anlamına gelmiyor, sizler zaten bunu filmin ilk sahnesinde öğreniyorsunuz ve tahmin edersiniz ki bu, filmde devamlı vurgulanıyor :)

    Filmde kasti olarak bilgi verilmeyen bir nokta ile sonlandırmak isterim, biz Mona'nın bu yolculuğa çıkış sebebini belki de asla bilemeyeceğiz ama filmi izlerken veya bitirdikten sonra tıpkı Mona gibi bizlerin de seçilmemiş doğumumuzdan itibaren bir yolda olduğumuzu ve her birimizin seçimlerimizle kendi yolumuzda yürüyerek kendimizi var ettiğimizi fark etmiş olacağız, ta ki ölene kadar...

                                                          

Yorumlar